Çiftler arasında yaşanan bir cinsel sorun genellikle sorunu yaşayan kişi tarafından eksiklik, yetersizlik, partneri mutlu ve tatmin etmede beceriksizlik ve utanç verici bir durum olarak görülmektedir. Bu kişiler çoğu zaman partnerleri tarafından da mutsuz cinselliğin tek sebebi ve sorumlusu olarak suçlanmaktadırlar.
Bu olumsuz düşünce ve yargılar yanında partnerin çözüm konusunda da işbirliğine yanaşmaması nedeniyle kişi tek başına sürdürmek koşuluyla cinsel terapiye başvurabilmektedir. Oysa yapılan çok sayıda araştırmanın sonuçlarına göre her üç kişiden biri cinsel yaşamının herhangi bir döneminde en az bir cinsel işlev bozukluğu yaşamaktadır.
Öyleyse cinsel sorunun tek bir kişiye ya da sadece kadına veya sadece erkeğe özgü olduğu düşünülemez. Bunun yanı sıra cinsel sorun bir cinsel ilişki sırasında yani bir partnerin varlığı durumunda ve onunla yaşanan etkileşim sırasında, onunla bağlantılı olarak ortaya çıkmaktadır. Yani bir cinsel sorunun varlığının ve çözümünün partner olmaksızın düşünülmesi söz konusu değildir. Öte yandan partnerin cinsel terapiye katılımı ve desteği, varolan cinsel sorun ya da sorunların kesin ve doğru tespit edilebilmesini ve bu doğrultuda en uygun terapi programının belirlenebilmesini sağlamakta; terapinin hem daha kısa sürede hem de daha kolay bitirilmesinde ve kesin çözüme ulaşmada büyük bir rol oynamaktadır.